Uzak Yunan Adası’nda Erken Kiklad Bronz Çağı Keşifleri

Cambridge Üniversitesi’nin Keros Adası’ndaki Naxo’nun güneydoğusunda Cyclades’in güneydoğusunda yerleşik bir Yunan adasındaki kazıları, daha önce bilinmeyen karmaşık bir dizi anıtsal yapı ve teknolojik sofistike yapı keşfetti.

Arkeologlar, Bronz Çağında, deniz seviyesi değişiklikleri nedeniyle küçük bir adacık üzerinde oturan bir çıkıntıda bulunan Dhaskalio’nun Keros yerleşimini keşfediyorlar.

Keros, 4,500 yıl öncesine dayanan ritüel faaliyetler için biliniyordu. Ancak Dhaskalio’daki en son buluşlar, burunların neredeyse tamamen Naxos’tan ithal taş kullanan anıtsal yapılarla kaplandığını ortaya koyuyor.

Bir jeolojik piramit şeklini oluşturan burun, Ege’nin hakim manzarası eşliğinde doğal bir liman gibi davrandı. Dhaskalio halkı, bir dizi teraslanmış duvar yaratarak bu piramit benzeri görünümün sınırlarını daha da geliştirdi.

Dhaskalio’da, Miken saraylarından 1000 yıl öncesine dayanan ve yerleşimin mimari olarak planlandığını öne süren karmaşık bir drenaj sistemi bulduğunda, teknolojik gelişmişliği gözler önüne serildi.

Excavations underway on Dhaskalio, off Keros. Image credit: Cambridge Keros Project
Devamı hakkındaUzak Yunan Adası’nda Erken Kiklad Bronz Çağı Keşifleri

Mısır Belgelerindeki İşgalci “Gizemli Deniz İnsanları” Anadolu’nun Yerli Halkları Mı?

Afyon yakınlarında 1878’de bulunan Luwi dilindeki hiyeroglif deşifre edildi. Hollandalı ve İsviçreli bir grup arkeloğun yaptığı araştırma Bronz Çağı’nın sonlanmasında payı olan ve antik Mısır belgelerinde “gizemli deniz insanları” olarak geçen denizden gelen işgalcilerin Anadolu’nun yerli halkları olduğunu ortaya çıkardı.

Hollandalı ve İsviçreli arkeologlar yazıtın ‘Akdeniz arkeolojisinin en büyük bulmacalarından birine’ yanıt sağlayabileceğini belirtiyor.

1878’de 35 cm yüksekliğindeki kireçtaşı yazıt, Afyonkarahisar’ın 34 km kuzeyindeki Beyköy köyünde bulundu.

Fransız arkeolog George Perrot, köylüler kireç taşını bir caminin temelinde inşaat malzemesi olarak kullanmak için götürmeden önce üzerinde yazılanları kopya etti.

Bronz çağından kalan en uzun hiyeroglif olduğu belirtilen yazıt dünyada sadece birkaç kişi tarafından okunabilen Luwi dilinde.

Çalışma grubunda Luwi dilini dünya üzerinde okuyabilen 20 kişiden biri olan Dr. Fred Woudhuzien de bulunuyor.
Devamı hakkındaMısır Belgelerindeki İşgalci “Gizemli Deniz İnsanları” Anadolu’nun Yerli Halkları Mı?

Hitit Çanak Çömleğinin Genel Özellikleri

Hitit çanak çömleği hiç kuşku yok ki Asur Ticaret Kolonileri Çağı’nda Orta Anadolu’da oluşturulan gelenekten etkilenmiştir. Eski Hitit Krallığı Dönemi’nden itibaren çömlekçi ustaları eski geleneklere bağlı kalmış, bunun yanı sıra yeni bir çömlekçilik türü de ortaya çıkarmışlardır.

Hitit yazılı belgelerinden öğrendiğimize göre Hitit çömlekçileri saraya ya da tapınaklara bağlı olarak çalışan erkek personeldir.

Eski Hitit Krallığı Dönemi çanak çömleği genellikle çarkta yapılmıştır. Ağırlıklı olarak tek renkli (monokrom) kaplar görülür. Bunlar parlak devetüyü renginde ve kırmızının tonlarındadır. Bunun yanı sıra geometrik ve çizgisel motiflerin uygulandığı boya bezekli örnekler de vardır.
Devamı hakkındaHitit Çanak Çömleğinin Genel Özellikleri

Hitit Mimarisinin Genel Özellikleri

Kyklobik taşlardan oluşan anıtsal mimarinin Anadolu’daki yaratıcıları olarak kabul edilen Hititler kentlerini surlarla çevirmişlerdir. Surlar genel olarak yapay oluşturulmuş bir yığma toprak üzerine, kimi zaman da kayaya oyulmuş yataklar içine (Büyükkale’yi çeviren surların kuzey ve doğu kesimleri) sandık duvar (kazemat) tekniğinde inşa edilmişlerdir. Toprak yığmaların eğik yüzeyleri kimi zaman taşlarla örülerek toprağın kayması ve dış yüzeylerden duvara tırmanma önlenmiştir. Dikdörtgen kulelerle desteklenen surların altında “potern” adı verilen geçitler yer almaktaydı (Anadolu topraklarındaki en eski potern Alişar’da ortaya çıkarılmıştır). Bunların en büyüğü Yerkapı’nın altındadır: Sur bedenine dikey olarak yerleştirilmiş olup 71 m. Uzunlukta ve 12 m. derinliktedir. Kuleler sur bedeni içinde yer almaktaydı.

Devamı hakkındaHitit Mimarisinin Genel Özellikleri

Anadolu’da Tunç Çağı Kronolojisi

Anadolu’da Tunç Çağı’nın M.Ö. III. bin yıl başında; Girit, Ege Adaları ve Yunanistan’da M.Ö. 2500-2000; Avrupa’da ise M.Ö. 1200 yıllarında başladığı kabul edilmektedir. Anadolu’da genellikle M.Ö. 2800-1200 yılları arasında ele alınan Tunç Çağı kronolojisi ile ilgili ayrıntılı çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar genellikle Arkeolojik kazılar sırasında ortaya çıkarılan malzemenin tarihlendirilmesine dayandığından yerel farklılıkları saptayan sonuçlar ortaya koymuştur.
Devamı hakkındaAnadolu’da Tunç Çağı Kronolojisi

Tunç Çağı Kronolojisi (Önemli Olaylar ve Durumlar)

Tarihlerin yaklaşık olduğu ve kesinlik taşımadığı unutulmamalıdır.


3100 Yunan Anakarası, Kykladlar ve Girit’te Tunç Çağı kültürünün başlaması.

3100–1900 Girit’te Minos Saraylar Öncesi Dönem (EM l-lll ve MM IA).

2900 Hisarlık’ta yerleşme kuruldu ve çok geçmeden sur duvarı ile çevrildi (Troia I).

2600 Kykladlarda Kykladik kültürün başlaması.

2450 Troia Ik yıkıldı ancak çok geçmeden yeniden inşa edildi: Troy lla.
Devamı hakkındaTunç Çağı Kronolojisi (Önemli Olaylar ve Durumlar)