Kuklanın Ruhu, John Gray

Cevapla
Kullanıcı avatarı
anarchos
Arkeo-TR Üyesi
Arkeo-TR Üyesi
Mesajlar: 156
Kayıt: 20:43 10-Ocak-2014

Kuklanın Ruhu, John Gray

Mesaj gönderen anarchos »

Resim

Herkes özgür olmak istediğini düşünür ama aslında ne istemektedir?

John Gray bu provokatif kitabında insan özgürlüğünü din, felsefe ve fantastik edebiyattan örnekler üzerinden irdeliyor.
Kuklanın Ruhu antik ve modern gnostisizm, Azteklerde insan kurban etme ritüelleri, sayborg ekonomisi, komplo teorileri, gözetleme toplumu ve internet çağında sanal yaşam gibi çeşitli konular üzerine düşünce deneyleriyle okuru yüzyılların düşünce iklimi içinde heyecanlı bir yolculuğa çıkarıyor ve şu soruya yanıt arıyor: Hayatımızda daha fazla seçenek mi istiyoruz yoksa özgürlük bizim için tercih yapma yükünden kurtulmak mı?

John Gray (1948, South Shields, İngiltere) Özellikle analitik felsefe ve fikirler tarihi
alanlarında çalışan siyaset felsefecisi. London School of Economics and Political
Science’ta profesör olarak çalıştı. The Guardian, The Times Literary Supplement ve
New Statesman’da düzenli olarak kitap eleştirileri yazmaktadır. Bir düzineyi aşkın
kitaba imza atmış yazarın çalışmaları arasında on dört dile çevrilmiş bulunan False
Dawn: The Delusions of Global Capitalism (1998) de vardır.

... Bir kukla özgürlük yokluğunun cisimleşmiş hali gibi görünebilir. İster gizli bir elle hareket ettirilsin ister iplerle oynatılsın kuklanın
kendi iradesi yoktur. Bütün hareketleri bir başkasının –kuklanın ne yapacağına karar veren bir insanın– iradesine bağlıdır. Tamamen
kendisi dışındaki bir zihnin denetlediği kukla nasıl yaşayacağına dair bir seçim yapamaz.
Eğer kukla cansız bir nesne olmasaydı, dayanılmaz bir durum olurdu bu, zira ancak kendi kendisinin bilincinde olan bir varlık
özgür olmadığını hisseder. Ama kukla tahta ve bezden yapılmış bir şey, duygusu veya bilinci olmayan insan yapımı bir nesnedir.
Bir kuklanın ruhu yoktur. Dolayısıyla özgür olmadığını bilemez. Öte yandan Heinrich von Kleist’a göre kuklalar insanın asla
ulaşamayacağı türden bir özgürlüğü temsil ediyordu. İlk kez 1810’da yayımlanan “Kukla Tiyatrosu” adlı denemesinde, bir
parkta dolaşan anlatıcı baleye yeni atanmış baş dansçı Bay C.’ye rastlar. Onu kentin pazar meydanına kurulmuş kukla tiyatrosunda
daha önce de birkaç kez görmüş olan anlatıcı bir dansçının böyle burlesque tarzda eğlencelere gitmesinden duyduğu şaşkınlığı dile
getirir...
impossible is nothing. impossible is just a big word thrown around by small men who find it easier to live in the world they've been given than to explore the power they have to change it. impossible is not a fact. it's an opinion. impossible is not a decleration. it's a dare. imposibble is potential. impossible is temporary.

Cevapla