İç Anadolu’da yer alan Hitit başkenti Hattuşa’ya, 2005 yılı sonbaharında tamamlanan kerpiç kent surunun 65 metrelik bölümünün ayağa kaldırılması projesiyle, bir zenginlik daha eklenmiştir. 7–8 m yüksekliğinde üç sur bedeni ve 12–13 m yüksekliğinde iki kule, kentin ne denli iyi korunduğunu ve surun, kente gelen birinin üzerinde bıraktığı etkiyi anlamamızı sağlıyor. Pişirilmemiş kerpiç tuğlalardan yapılan böyle bir rekonstrüksiyon çalışması Türkiye’de ilk defa uygulanmış olup, dünyada da bu boyutta bir projenin benzeri çok azdır.
Konum
Projeyi uygulamak için surun Aşağı Şehir’de yer alan bir bölümü seçilmiştir. Bu iç sur, Büyük Tapınak ve bitişiğindeki yerleşimin kuzeybatı sınırını oluşturuyor. MÖ 16. yüzyılda yapılmış olan poternli sur (dış sur), bunun yaklaşık 200 m batısında uzanmaktadır. Şimdiki bilgiler ışığında, projenin uygulandığı surun Büyük İmparatorluk döneminde (MÖ 14.-13. yy) kullanımda olduğu düşünülmektedir.
Hattuşa surunun rekonstrüksiyonu projesinde yer seçimi konusundaki en önemli ölçüt kolay ulaşılabilirlik ve göze çarpıcılıktı. Hattuşa’yı gezenler genellikle kent arazisindeki gezi rotasında dolaşmaktadırlar. Kent surunun çoğu bu rotanın dışında, genellikle yüksek sırtların üzerinde ve sarp yamaçların kenarında yer alır. Hem inşaat aşamasında hem de daha sonra ziyaretçiler için en kolay ulaşabilecek kısım, Aşağı Şehir’deki sur bölümüydü. Ayrıca ayağa kaldırılan duvarın hemen yanında ören yeri girişi bulunduğu için, ziyaretçiler gezilerinin başında ve sonunda buradan geçmektedirler.
Rekonstrüksiyonun yapıldığı kısmın planı (kırmızı ile işaretli kesim)
2003 yılında başlanan ve giderleri JT International şirketi tarafından karşılanan bu projede başlıca iki amaç güdülmüştür: birincisi büyük bir kerpiç yapıyı ayağa kaldırılmak ve ikincisi de inşaatı, belgelenen bir deney olarak yürütmek.
1. Hitit başkenti Hattuşa’da mimari bir eserin bütünüyle ayağa kaldırılması uzun zamandan beri arzulanmaktaydı. Şimdiye dek yapıldığı gibi, kazıyla ortaya çıkarılan temellerin sağlamlaştırılması, tamamlanması ve yüzeyde görünür kılınması değil, duvarları tüm yüksekliğinde örerek çatıyı kapatmaktı. Mimari bir eseri bütünüyle ayağa kaldırarak bir yandan Hitit mimarisi konusunda birçok bilgiye ulaşmak, bir yandan da Hitit mimarisinin özünde kerpiçten oluştuğunu ve bu malzemeyle bir zamanlar etkileyici boyutta yapılar yapılabildiğini, görsel olarak ziyaretçilere sunmak amaçlanmıştır. Böylece, arkeolojik araştırmaların önemli görevlerinden biri olan, sonuçların kamuoyuna ulaştırılması yerine getirilmiş olmaktadır.
Hangi yapının ayağa kaldırılmaya en uygun olduğu sorusunda kent surunda karar kılındı, çünkü diğer yapıların aksine surlar için Hitit dönemindeki durumu yansıtan kil modeller mevcuttur. Bir ev, saray ya da bir tapınak söz konusu olsaydı, ancak yapıların ortaya çıkarılan temel kısımlarından yola çıkılarak ayağa kaldırılabilecek, bu da dış görünümleri için birçok soruyu beraberinde getirecekti. Hem böyle düz damlı bir yapı, görsel olarak pek etkileyici olmayacak, ancak ziyaretçilerin içinde dolaşabilmeleri halinde ilginç olabilecekti. Fakat mobilya, duvar bezemeleri, döşeme, kült eşyaları gibi iç donanım hakkında yeterince bilgi olmadığından, böyle bir girişim, kaçınılmaz olarak çok kurgusal olacaktı. Buna karşın surlar herkes tarafından içine girmeksizin de kolaylıkla anlaşılacak çok tipik bir mimari eserdir. Bu da gittikçe artan ziyaretçi sayısı göz önüne alındığında, koruma açısından önemlidir.
2. Bu projenin ikinci amacı deneysel arkeolojiye katkıda bulunmaktır. Çalışmaların seyrinin belgelenmesi, harcanan işgücü, yapım aşamalarının süresi ve kullanılan malzeme miktarı ile eserin daha sonra bakım ve onarım gereksinimlerinin gözlemlenmesi, projenin kapsamında olan konulardır. Mümkün olduğunca 3500 yıl önce kullanılan malzemeleri kullanarak, Hititler döneminde nasıl çalışıldığı üzerine bilgi kazanılması amaçlanmıştır. Rüzgar ve hava koşullarının yol açtığı erozyonun tam olarak saptanabilmesi için, kerpiç toprağı, saman ve su karışımından makine kullanmaksızın üretilen kerpice bilinçli olarak koruyucu katkı maddesi konulmamıştır.
Hattuşa’nın 6,6 km uzunluğundaki dış surlarının (Hattusa surlarının bütün ara duvarlarla birlikte toplam uzunluğu 9 kilometreyi geçmektedir) ancak yüzde birinin ayağa kaldırıldığı düşünülürse, Hititli yapı ustalarının üstesinden geldiği görevin boyutlarının olağanüstü olduğu ortaya çıkmaktadır. Malzemenin nakliyesi için makine kullanmak zorunda kaldık. Tuğla, harç ve sıva için yaklaşık 2400 ton kerpiç toprağı ile yaklaşık 100 ton saman ve ortalama 1500 ton su kullanılmıştır. Ayrıca dolgular ve rampalar için yaklaşık 1750 ton dolgu toprağı ve kulelerin yükseltilebilmesi için çok sayıda ağaç kütük gerekiyordu. Bugün bu işler için kepçe, kamyon ve tanker kullanılabilirken, Hititler bu işleri ancak insan gücü ve öküz arabalarıyla yapmışlardır. Çiviyazılı tabletlerde kralların seferlerinden binlerce esir getirdiklerinin sık sık yer alıyor olmasına şaşırmamalı. Bu iş gücü buna benzer projeler için gerekliydi. Orta Anadolu’da kerpiç üretimi ancak yazın yağışların olmadığı ve yeterli sıcaklıktaki aylarda yapılabilir: haziran ortasından eylül ayı ortalarına kadar, yani tam savaş zamanı ve tam tarlalarda çalışılacak, zaten işgücünün yetersiz olduğu dönem.
Hattuşa’da bulunmuş bir kule modeli
Sur rekonstrüksiyonun batıdan görünümü
Kerpiç Üretimi
Pişirmeden yapılan kerpiç her ne kadar dayanıklı bir inşaat malzemesiyse de, yağmur ve don gibi hava koşullarına korunmaksızın maruz kalırsa, zamanla aşınır. Bu yüzden Hitit döneminden çok az sayıda kerpiç mimari kalıntısı günümüze ulaşabilmiştir. Ancak Hattuşa’da çok sayıdaki yangın geçirmiş yapı kalıntısı ve yanarak sertleşmiş ve kısmen gayet yüksek korunagelmiş kerpiç duvarlar vardır. Bu sayede ortalama bir kerpiç tuğlasının boyutunun yaklaşık 45x45x10 cm olduğu bilinmektedir. Böyle bir kerpiç tuğlası yaklaşık 34 kg ağırlığındadır.
Kerpiç tuğla üretmek için önce büyük çukurlarda, kerpiç toprağı, saman ve su karıştırıldı. Saman katkı kuruma sırasında oluşan gerilmeye karşı adeta bir iskelet görevini üstlenir ve çatlamaları engeller. Çukurlar içindeki malzeme küreklerle karıştırılıp ve ayaklarla çiğnendi. İkinci gün yeniden karıştırılan çamur kerpicin dayanıklılığını artırmak için iki üç gün dinlenmeye bırakıldı. Kerpiç tuğlayı biçimlendirmek için basit ahşap kalıplar kullanıldı: Kalıbın içine konan çamurun üzeri sıvazlanarak düzeltildikten sonra ve kalıp yukarıya çekilerek çıkartıldı. Sürekli malzeme sağlandığı takdirde bir günde bir kalıpla 120 tuğla elde edilebildi ve bu şekilde toplam 64.000 kerpiç tuğla üretildi.
Tuğlalar geniş alanlarda kurumaya bırakıldı. Güneşli havalarda beş gün sonra diğer yüzü çevrildi ve sekiz dokuz gün sonra daha iyi bir hava dolaşımı sağlamak için dar tarafları üzerine dikildi. Onuncu veya on birinci gün tuğlalar hazırdır, gerçi içleri hâlâ nemlidir ama duvar yapımı için yeterli dayanıklılıktadır. Duvardaki bu nem çok zor kurumakla birlikte, aslında kerpiç içindeki kirecin yavaş yavaş sertleşmesini sağladığından dayanıklılığı artırmaktadır. Ayrıca bu nem kerpiç sıralarındaki yükseklik düzensizliklerinin birbirine uyum sağlamalarını da kolaylaştırıcıdır.
Kerpiç çamuru büyük çukurlarda karıştırılır
Kerpiç tuğlalar ahşap kalıplarda biçimlendirilir
Tuğlalar geniş alanlarda kurumaya bırakıldı
Surun İnşası
Diğer bütün Hitit yapıları gibi kerpiç kent suru da taş bir temel ve kaide üzerine inşa edilmiştir. Diğer Hitit surları gibi bu sur da sandık duvar tekniğindedir, yani bir dış duvar ile bir iç duvarın belli aralıklarla enine duvarlarla birleştirilmesiyle oluşturulmuştur. Kuleler ayrıca kendi içlerinde bir bütün oluşturur. Surun ayağa kaldırılması planlanan yerde, eski temel üzerine kuru duvar tekniğiyle yeniden bir taş kaide örülmüştür. Kaide yamaca uydurularak, basamaklı olarak yapılmıştır. Olasılıkla Hitit döneminde kaide üzerinde ahşap hatıllardan bir iskelet vardı. Bu hatıllar, kerpiç duvara altlık işlevi görüyordu. Bu tür uygulamaların varlığı diğer buluntu yerlerinden bilinmektedir. Hatıllar, taş kaidede oluşabilecek oturmalara ve yatay patlamalara karşı, taş kaidede bir dengeleme yapıyor ve böylece kerpiç duvarın yıkılma tehlikesini önlüyordu. Hattuşa’daki surda bu tür hatılların olduğuna ilişkin hiçbir bulguya rastlanmadığından, bunun yerine taş kaide dışardan görülmeyecek bir şekilde, yapının güvenliliği için “Hititli olmayan” bir ödün olan çimento harcıyla sağlamlaştırılmıştır.
Taş kaideye uygun olarak, duvar üç veya dört kerpiç kalınlığında örüldü. Kuleler arasında kalan sur bedenlerinde duvar kalınlıkları yukarıya doğru azaltıldı. Kazamat olarak kullanılamayacak kadar küçük olan sandıklar, toprakla dolduruldu. Kulelerin alt katlarında duvar kalınlıklarında azaltma yapılmazken, üst katların duvarlarının kalınlığı iki dizi kerpice düşürüldü (90 cm kalınlığında). Kerpiç tuğlalar, aynı karışımdan oluşan harçla örüldü. Kuru kerpicin harcın suyunu emerek, bağlantıya zarar vermemesi için, harç konmadan önce kerpiç iyice ıslatıldı.
Kulelerin üst katlarının, sur duvarına açılan ikişer kapısı vardır. İnce uzun dikdörtgen pencereler, yukarıda gösterilen pişmiş toprak modele uyularak hem kulelerin ön ve arka yüzlerine, hem de sur bedenine bakan yan taraflara yerleştirilmiştir.
Duvar yükseldikçe malzemenin ulaştırılması zorlaşmıştır. Hitit döneminden yük kaldırmaya yarayan vinç türü araç bilinmediğinden, duvarın yapılması sırasında yük kaldırmak için makine kullanılmamıştır. Bunun yerine, surun arkasında toprak rampalar oluşturulmuş ve malzeme, surun en üst taraflarına kadar, gerektikçe yükseltilen rampalar üzerinden iletilmiştir. Çalışmaların bitirilmesinden sonra bu toprak rampalar kazılarak kaldırılmıştır.
Kuzey kulenin üst katı inşaat sırasında
Duvarlar en geniş yerinde 4 kerpiç genişliğinde
Ahşap Kullanımı / Damın Örtülmesi
Kalın çam tomruklar kulelerde kullanıldı: Üst katın tabanını taşıyan, birbirine tutturulmuş hatıl ve kirişlerden oluşturulan iskeletle, dış duvarların dışa kayma eğilimi engellenmiş ve kule içindeki orta payenin dış duvarlara bağlantısı sağlanmıştır. Üstteki ahşap konstrüksiyon da aynı işleve sahiptir ve ayrıca dam örtüsünü taşıyıcı niteliktedir.
Kulelerin damı geleneksel Anadolu tipi olup, Hitit mimarisi için de geçerli olduğu kabul edilmektedir. Taşıyıcı kirişlerin üzerine sıkışık bir şekilde yan yana bir sıra kavak dizildi. Kavakların üzerine de bir kat sap veya ince dallar konup üzerlerine bir kat çamur serilerek iyice sıkılaşması için ayakla çiğnendi. Son tabaka olarak da 10–20 cm kalınlığında çorak denilen su geçirmeyen bir cins toprak dolgu kondu. Çorak Hattuşa bölgesinde bol miktarda bulunan bir malzemedir ve kazı çalışmalarında da Hitit yerleşim tabakalarında sıkça bu malzemenin kullandığı görülmüştür.
Düz damın yüzeyi hafif eğimlerle farklı kesimlere ayrılarak, yağmur suyunun çörtenlere akması sağlandı. Yarım ağaç kütüklerinin oyulmasıyla elde edilen çörtenler, surun şehre bakan tarafındaki kerpiç korkuluğun altından geçirilerek yerleştirildi.
Doğu Anadolu köylerinde bugün bile görüldüğü gibi, bu tip dam örtüsü sürekli bakıma muhtaçtır. Kuvvetli yağmurlardan sonra loğ taşıyla yeniden sıkıştırılmalı ve eğim kontrol edilmelidir, kenarlardan akamayan kar sularının içeri sızmaması için kar hemen kürenmelidir. Ahşabın ayrıca kullanıldığı yerler kuzey kuledeki ana girişten üst kata çıkılan masif merdiven, kulelerden su bedeni üzerine çıkabilmek için yarım tomruklardan yapılmış merdivenler, kapılar, pencere kasaları ve pencere kapaklarıdır. Bunlar için meşe, dişbudak ve kızıl çam kullanılmıştır. Üç metreyi aşan kat yüksekliği olan kulelerde, kuleyi örten dama çıkabilmek için, ahşap kapaklı çatı açıklığına dayalı ahşap el merdivenleri vardır.
Kuzey kulenin çatıyı taşıyan üs yatay iskeleti
Kuzey kulenin alt kat yatay iskeleti
Kule damları kavakların üzerine konan sap üzerine çamur sererek örtülüyor
En üste serilen çorak silindirlerle sıkıştırılıyor
Kuzey Kule, üst katın iç görünümü
Her Kerpiç Yapının Koruyucu Zırhı – Sıva
Kerpiç yapılar yalnızca sıcak ve az yağmurlu iklim bölgelerinin yapıları değildir; bugün Almanya’da bile birkaç katlı kerpiç yapılar kısmen asırlardır ayakta durmaktadır. Bunun için yapının sağlam bir biçimde yapılmasının yanı sıra, özellikle sürekli izlenerek gerektiğinde düzeltilen veya yenilenen iyi bir sıva şarttır. Bu “örtü” yağmur suyunun duvarın içine işlemesini önlediği gibi dona karşı da yapı dokusunu korur. Kerpiç duvarın kendisi de bir dereceye kadar nemlense de, nemi rahatlıkla yeniden dışarı verir ve duvar dokusunda yeterince küçük boşluklar bulunduğundan don yüzünden oluşan esnemeleri de kaldırabilecek yapıdadır.
Sıvayı dayanıklı kılmak için birçok deneme ve yöntem bilinmektedir. Kireç katılmasından öküz kanı karışımına, gübre şerbetinden inek pisliği veya kemik tutkalı katmaya kadar bir dizi tarif vardır. Hititler’in herhangi bir katkı maddesi kullanıp kullanmadıkları bilinmediğinden, hiç bir katkı maddesi kullanmaksızın kerpiç üretiminde kullanılan karışım ile duvarlar sıvanmıştır. Ancak sıva çamuru kullanılmadan önce en az on gün kadar karıştırıldığı çukurlarda bırakılmıştır. Mayalama adı verilen bu işlem, kil minerallerinin birbirleriyle daha iyi kaynaşmasını ve böylece sıvanın hava etkilerine karşı daha fazla dayanıklı olmasını sağlar.
Sıva, kerpiç duvar ıslatıldıktan sonra elle duvara sürüldü; sıvacı malasıyla sürüldüğünde, sıvanın duvara yeterince tutturulamadığı izlendi. Sıva tabakası oldukça incedir ve özenle sürülmelidir. Kuruduktan sonra oluşan çatlakların çoğu, ikinci bir sıva tabakasının sürülmesiyle kapanır. Bundan sonra ortaya çıkan ince çatlakların çoğu, sıva malzemesinin inceltilmesinden oluşmuş bir bulamacın geniş bir fırçayla sürülmesiyle kapanır. Bu şekilde oluşturulan sıva, dümdüz bir satıh oluşturmayıp, duvar örgüsünün anlaşılmasını sağlayacak kadar incedir. Aynı zamanda sıva duvardan kopup dökülecek bağımsız kalın bir tabaka olmadığından duvar ile sıva arasında iyi bir bağlantı oluşmaktadır. Şimdiye kadar yapılan gözlemlerde sıvanın en çok yağmur damlalarından etkilediği -özellikle ıslakken- ve özellikle korkuluk duvarı üstü, mazgal dişlerinin üstü gibi yatay yüzeylerde bu şekilde zamanla sıvada incelme oluştuğu saptanmıştır.
Tuğla örgüsünden sonra sıva uygulanıyor
Sıva doğrudan el ile uygulanıyor
İnceltilmiş bir bulamaç üçüncü kat sıva olarak uygulanıyor
Sıva o denli incedir ki duvar örgüsü rahatça seçilebilir
İnşaatın Tamamlanması
Kaba inşaat 2005 yılı ekim ayında tamamlanmıştır. Bazı değişiklikler ile çevre düzenlemesiyle ilgili birkaç çalışma 2006 yılında yapılmıştır. Böylece projenin asıl bölümü olan surun ayağa kaldırılması bitirilmiştir. Şimdi projenin ikinci aşaması gelmektedir: yapının gözlemlenerek bakım ve onarım gereksinimlerinin belgelenmesi başlamaktadır. Iç Anadolu’nun sert iklim koşullarına, kerpiçten böyle büyük bir yapının nasıl dayandığı, yoğun güneş ışınlarının, yağmur, kar ve donun sıvayı, çatıyı ve yapının dokusunu nasıl etkilediği sorularına yanıt aramak projenin bir bölümüdür. Gelecek yıllarda yapının gözlemlenmesiyle, bu tip bilgiler derlenecektir. Böylece, yalnız Hitit dönemindeki mimari planlama ve uygulama konusu değil, aynı zamanda yapıların bakımı ile ilgili sorunlar da ele alınacaktır.
Kaynak: http://www.hattuscha.de/turkce/surrekonstruk.htm
