New York Eyalet Üniversitesi ve Binghamton Üniversitesi’nden öğretim üyeleri tarafından yürütülen yeni araştırmalara göre, Şili Rapa Nui’sinde (Paskalya Adası) bulunan kalıntıların analizi, burdaki eski uygarlığın çevredeki kaynakları pervasızca tükettiğine olan inancın aksine deliller sunuyor.
Binghamton Üniversitesi Antropoloji Profesörü Carl Lipo, “Geleneksel hikaye, zamanla Rapa Nui halkının kaynaklarını tükettiğini ve yiyecek bulmakta zorlanarak yok olduğu üzerineydi” dedi. “Tükettikleri varsayılan kaynaklardan biri adada yetişen bitkilerdi. Bu bitkilerden denizde avlanmak için ekipman yapamadılar ve bunun sonucunda karasal beslenmeye yöneldiler. Toprağa bağımlı oldular. Toprak erozyonu ve kuraklık sonucunda da karasal kaynakları tükendi ve yok oldular. Geleneksel anlatı budur.”
Araştırmacılar Rapa Nui’deki Anakena ve Ahu Tepeu arkeolojik alanlarından insan, hayvan ve bitki kalıntıları incelemiş ve MS: 1400 tarihine kadar ki döneme kadar olan beslenme kültürü üzerine yapılan kimyasal deneyler sonucunda bilinenin aksine sonuçlara ulaşmışlardır.
Buna göre beslenme alışkanlıklarında karasal ürünlerle birlikte deniz ürünleri de kullanan ve azalan kaynakları dengeleyerek yaşamlarını sürdüren bölge halkı çevresel koşulları iyileştirmeye ve sürdürülebilir bir gıda kaynağı oluşturmaya çalışmışlardı.
Verimsizleşen tarım alanlarını gübre ile zenginleştirerek verimi yükselterek kaynaklarını korumaya çalışmalarına dair bulgular eskiden bilinen felaket senaryolarını da çürütüyor.
Lipo, bu yeni bulguların Paskalya Adası hikayesinin tahmin edilenden daha ilginç ve karmaşık olduğu fikrini desteklemeyi sürdürdüğünü söyledi.
Kaynak: Binghamton University
About The Author
