Aile, antik Yunan toplumunun en küçük birliği olup diğer pek çok toplumda olduğu gibi karı-koca ve çocuklardan oluşmakta idi. Bu birliğe ev köleleri de dâhil edilebilmektedir. Koca / baba, “kyrios” (efendi) sıfatı ile tüm aile üzerinde otoriteye sahipti.
Erkekler genellikle bir ailenin geçimini sağlayabilecekleri ekonomik dayanağa sahip olduklarında yani yaklaşık 30 yaşlarında evlenirlerdi. Buna karşın kızların evlenme yaşı daha düşüktü ve genellikle 16/18 yaşlarında evlendirilirlerdi. Kızların erken yaşta evlendirilmelerinin nedeni Eski Yunan erkeğinin önem verdiği bekâretin garantisi idi.
Aile servetinin yabancı kişilere gitmesini önlemek için genellikle akraba evliliği yapılırdı ve kadınlar evlenecekleri erkeğin seçiminde hiçbir söz hakkına sahip değillerdi. Ancak üst sınıfa dâhil kadınlar bu konuda daha özgürdüler.
Atina’da “epigami” yasalarının yürürlüğe girmesinden önce Atinalı erkeklerin diğer Yunan polislerinden kadınlarla evlenmeleri yasaldı. Yunanistan sınırları içinde de farklı uygulamalar vardı. Sparta’da Lykurgos yasalarına göre Spartalı kadınlar cinsel alanda bile son derece özgürdü.
M.Ö. 451 yılında çıkarılan “epigami” yasasına göre evlilik sadece Atina vatandaşları arasında geçerliydi ve evlilikten önce bir antlaşma yapılırdı. “Engyesis” adı verilen bu hukuksal işlem tanıklar önünde, bir yanda damat öte yanda gelinin vasisi yani kyrios olmak üzere iki taraf arasında yapılır ve drahomanın miktarı belirlenirdi. Gelinin vasisi babası olurdu, o yoksa gelinin en yakın hısımı olur, o zamana dek gelin üzerinde sahip olduğu bütün hakları damada devrederdi. Bununla birlikte evlilikten sonra kocanın karısına gösterebileceği keyfi davranışlar için bazı koruyucu hakları elinde tutardı.
Engyesisde yasal olarak kyrios damada drahoma vermekle yükümlüydü. Drahoma zenginlerde 2 talentle 80 mina arasında, sıradan halkta 20 ile 10 mina arasında değişiyordu. Eğer kızın babası ölmüş ve erkek kardeşi yoksa akrabaları bu drahomayı ödemekle yükümlüydüler. Evin eşyası da bu parayla alınıyordu. Eğer erkek nikâhı bozarsa kadının drahomasını geri vermek zorundaydı. Eğer koca karısından önce ölürse ve çocukları da yoksa kadın bu drahomayla evine geri gidiyordu. Eğer çocuk varsa bu paranın bir kısmı çocuklara bırakılıyor, onlar reşit olana kadar annelerinin veya koruyucularının kontrolünde kalıyordu. Tekrar evlenen kadınlar bir kez daha drahoma ödüyorlardı.
Evlilik anlaşmasından sonra “Gamos” yani düğün yapılırdı. Nikâh törenleri çoğunlukla “Gamelion” ayında, kutsal çift Zeus ve Hera huzurunda yapılırdı. Bazı evlilik törenleri de Atina’da “Lenaion” ayında yapılır ve Dionysos Lenaios’a kurbanlar sunulurdu.
Yani evli çiftlerin Phratrai’a kabulü Apaturia bayramının Kuriotis gününde yapılırdı. Düğün gelinin babasının evinde olur, genellikle bir düğün yemeği verilirdi. Tören evlilik tanrıları olan Zeus ve Hera’ya yapılan dualar ve kurbanlar ile başlar, daha sonra gelin ve damat için dinsel bir yıkanma töreni yapılırdı. Bunun için geline Kallirhoe kaynağından bir loutrophoros içinde su getirilirdi. Bunu “Anakalpteria” olarak adlandırılan gelin giydirilmesi ve süslenmesi aşaması izlerdi. Daha sonra kız babasının kendi evinde verdiği kutlama yemeğine geçilir, nikâh ve düğünden sonra ise gelin kendi annesine ve evine veda edip “Nympheutria” olarak adlandırılan bir kılavuzla damadın evine götürülürdü. Evlilik esas olarak gelinin damada daimi olarak teslim edilmesi (ekdosis) ile yasallaşmış olurdu. Burada damadın annesi tarafından karşılanır, kapının önünde damat geline doğurganlığın sembolü olarak bir ayva verirdi. Ocağın yanında yeni evli çiftin üzerine katachysmata (hurma, incir, ceviz ve küçük sikkeler) serpilirdi. “Epaulia” olarak adlandırılan evliliğin ertesi günü son aşama olup bu günde arkadaşları ve akrabaları gelinin evine hediyelerini getirmeleriyle düğün tamamlanmış olurdu.
Atinalı bir kadının evlilik yaşamı yazılı kaynaklarda bir tutuklunun yaşamı şeklinde anlatılmaktadır. Ev kadınları toplumsal hayata katılamazlar evin dışında dolaşmaları da hoş karşılanmazdı. Atina’da evlerde kadınlar için ayrılmış “Gynaikonitis” olarak adlandırılan caddeyle girişe uzak, kölelerce korunan ve dış dünya ile bağlantısı bulunmadığı anlaşılan bir bölüm bulunmaktaydı. Kadınlar evin dışına genellikle yaşlı bir köle olan “Gynaikonomos” eşliğinde çıkabilirler, dışarı çıktıklarında ise örneğin bir komşularına misafirliğe gider, çarşıda görünmezlerdi. Buna karşın bir erkeğin metresi olması ya da evindeki kadın esirler ile ilişkisi sınırlandırılmamıştı. Öte yandan Atina’da evlilik kurumu içinde zinaya kadınların günahı gözüyle bakılırdı. Bir kadının evlilik dışı ilişkisinin ortaya çıkması durumunda yasa gereği koca, karısını boşardı. Evli erkek suçüstü durumda rakibi öldürme hakkına sahipti ancak bu gibi durumlarda genellikle para cezası uygulanmaktaydı. Böyle bir kadına diğer normal boşanma durumlarında olduğu gibi drahoması geri verilirdi. Çünkü kadının çeyizinin kontrolü kocasına verilmiş olmakla birlikte kadının maddi garantisi anlamına gelmekteydi.
Solon’un yasalarında açık şekilde zina yapan kadının gözler önünde öldürülmesi gerektiği söylenmiştir. Öldürülmediği takdirde ömür boyu bayramlık özel giysiler taşıyamaz ve kamuya açık yerler ile kutsal alanlara gidemezdi. Eğer giderse elbiseleri parçalanarak dövülecek, dili kesilecek ya da idam edilecektir. Zina karşısında Atinalı kadınların bu denli ağır cezalandırılmasının nedeni ahlaki olmaktan ziyade, zina yoluyla doğan çocuğun “oikos”a ait olması ve vatandaşlığa kabul edilmesi konusunun tehlikeli olmasıdır. Nitekim evliliğin esas anlamı ailenin servetini miras alacak evlatların gerekli olmasıdır ve Atina resmi anlayışına göre çocuklar nikâhlı bir evlilikten olmalıdır.
Atina’da kadınların hak ve özgürlükleri devletin devamını sağlayacak olan erkek cinsinin çoğalmasını sağlamak amacıyla genişletilebiliyordu. Nitekim Atina tüm yöneticileriyle bir erkek devleti idi ve kadınlar bu demokrasi içinde doğrudan yer almıyordu. Atina’da vatandaşlık öncelikle erkeklerin hakkıydı.

Siyah figürlü lekythos üzerinde “düğün alayı” sahnesi
Amasis Ressamı, M.Ö. 550 civarı
Metropolitan Museum
Kaynakça:
Blanck, H., Eski Yunan ve Roma’da Yaşam, Arion Yayınevi, İstanbul 1999.
